
Bilinçli tüketicilik
Aslında bu kavram sadece yiyecek tüketiminde kullanılmıyor, her türlü alışverişi kapsıyor. Kavramın tanımı ise; bir mal veya hizmeti satın alırken temel gereksinimini ön planda tutarak, güvenli ve sağlıklı olması için araştırma yapmak, tüketici haklarını bilmek ve savunmak şeklinde yapılıyor. Bu kavramı tamamen yemek konusuna entegre ettiğimiz zamansa, satın alıp evde tüketilen veya direkt dışarıda tüketilen yiyeceklerin tam olarak nereden geldiği, hangi işlemlerden geçtiği ve hatta orada çalışan kişilerin çalışma şartları gibi konular hakkında da bilgi sahibi olmak anlamına geliyor.
Et tüketimi
Vejetaryenler, veganlar ve et sevenler arasındaki en büyük tartışma konusu bu diyebiliriz. Et sevenlerin büyük bir çoğunluğu etin sağlığımız açısından birçok faydalı besin içerdiğini, bu nedenle de tüketilmemesinin hem çocuklarda hem de yetişkinlerde sağlık problemlerine yol açabileceğini savunuyor. Diğer grupsa, etten alınacak besinlerin baklagiller ve tahıllarda bulunduğunu, eksik kalan besinlerin de gıda takviyeleriyle kolayca giderilebileceğini söylüyor. Ancak artık her iki grubun da şikâyetçi olduğu ortak bir nokta var: Hayvanların yetiştiriliş şekli.
Tükettiğimiz etin “markası” hepimiz için önemli. Eğer bir kasap yerine marketten et alışverişi yapıyorsak, üzerinde yazanları dikkatlice okuyor, güvendiğimiz ya da az çok bilgi sahibi olduğumuz markanın ürününü alıyor veya almaya çalışıyoruz. Konu et olunca alışveriş kıstaslarımız arasına aynı zamanda maddi durum da giriyor. Bazı kimseler et alışverişi yaparken markadan ziyade fiyata bakmak durumunda kalabiliyor. Ancak bu hayvanların yetiştikleri yerler, kullanılan yemler, paketlenme ve transfer süreçleri ile ilgili tam bilgiye sahip olamıyoruz; ve tüketiciler bu konudan artık oldukça şikâyetçi.
Örnek vermek gerekirse, inekler çoğunlukla sağlıksız besi yerlerinde tutulup sağlıksız yemlerle besleniyor ve antibiyotikle tedavi ediliyorlar. Tavuklar zorlukla hareket edebildikleri küçücük kafeslerde veya yemin, suyun ve havalandırmanın bile kirli olduğu alanlarda tutuluyorlar. Sorunlarımız arasında bir de et yemeklerinde, özellikle de fast food ürünlerinde kullanılan “pembe balçık” bulunuyor. Pembe balçık konusunda yapılan tartışmaların iki yönü var. Bu tartışmalardan bahsetmeden önce pembe balçığın ne olduğunu açıklayalım. Büyükbaş kasaplık hayvanların değerlendirilmesi aşamasında üç grup kesim ürünü ortaya çıkıyor. Bunlar; insan gıdası için uygun olan kısım, kesim artıkları (yan ürünler) ve kesim atıkları olarak sınıflandırılıyor. İnsan gıdası için uygun olanlar karkas ve sakatat ürünlerinden oluşurken, işkembe ve bağırsakların içindekiler kesim atıkları olarak genellikle gübre sanayiinde değerlendiriliyor. Bunların dışında kalan yağ, kemik, kan ve işkembe ise yan ürünler olarak farklı endüstrilerde kullanılıyor.
Trimming, karkas üzerinden ürüne işleme veya taze tüketim amacıyla ayrılan et parçaları üzerindeki yağ, kemik ve diğer bağ doku parçalarının ayrılması işlemine verilen isim. Pembe balçık ise, trimming işlemi ile karkastan ayrılanlar üzerinde kalan etlerin düşük sıcaklıkta seperatör makineler yardımıyla yağlardan arındırılarak elde edilen, et ürünlerinde bileşen ve dolgu maddesi olarak kullanılabilen bir et kaynağı. İlk olarak 2008’de kıyma ve kıyma bazlı ürünlerde yüksek oranda pembe balçık kullanıldığı haberleri basında yer aldı. Ve üretim aşamasında macun gibi görünen eti temizlemek için kullanılan amonyum hidroksitin insan sağlığına zarar verdiği yönünde yapılan haberler tüketicilerin dikkatini çekti. Bunun üzerine Amerika’da, ürün etiketlerinde belirtilmeksizin et ürünlerinde yüzde 15’e kadar pembe balçık kullanılmasına izin verildi.
Avrupa ülkelerinde üretimi ve tüketimi yasak olan pembe balçıkla ilgili henüz Türkiye’de yasal bir düzenleme bulunmuyor. Tartışmalar iki ana konu üzerinde gerçekleşiyor; biri pembe balçığın uzun vadede insan sağlına zarar verebilme ihtimali, diğeri ise artan nüfusa karşın azalan besin kaynakları. Sürekli fabrika çiftliğinde üretilen ve yetiştirilen hayvanların etini, sütünü tüketmek sağlığı birçok alanda olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle et seven çoğu insan marka tercihinde bulunurken, hayvanların otlayan, çayırda dolaşarak beslenen veya mandırada yetişmiş olmasına dikkat ediyor. Ancak yine de besi hayvanına nasıl davranıldığı bizler için de hayati önem taşıyor, çünkü onların vücuduna ne girerse biz de aynılarını alıyoruz. Fabrikalarda hayvanların yetiştirilme şekilleri hem hayvanlara hem de çevreye zarar veriyor.
Hata!
Yorumunuz Çok Kısa, Yorum yapabilmek için en az En az 10 karakter gerekli