Mona Rosa Şiirinin Hikayesi Nedir?
Mona Rosa, hemen hemen okuyan herkesin imkansız aşk tabirini gerçekten hissettiği şiirlerden biridir. İlk mısrasından son mısrasına kadar insanı içine çeken ve okuyucuda buruk bir his bırakan karşılıksız bir mona rosa aşk şiiri…
Peki bu eşsiz şiirin yazarı olan Sezai Karakoç‘a bu mısraları kim yazdırdı? Peki Mona Rosa şiirinin hikayesi neydi?
Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya
Sezai Karakoç, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesinde öğrenciyken onunla aynı okulda eğitim gören Gevyeli bir muhacir kızı olan Muazzez Akkaya‘ya sevdalanır. İçindeki aşkı gün geçtikçe büyür. Muazzez Akkaya çok güzel bir kadındır. Okuldaki çoğu öğrenci tarafından hoşlanılan genç bir kızdır.
Sezai Karakoç, Muazzezin onu beğenmeyeceğini düşünür ve bu yüzden ona açılmaktan korkar. Bir gün cesaretini toplar ve Muazzez’e açılır fakat herhangi bir karşılık bulamaz. Sezai Karakoç’la aynı okulda eğitim gören Cemal Süreyya’da Muazzez’e gönlünü kaptırmıştır. İki arkadaş birbirlerine Muazzez’e olan aşklarından bahsederlermiş. Gün geçtikçe aralarında bu konuyu ilerletmişler ve bir iddiaya girmişler. Muazzez kimi seçerse o kişi kazanacak ve kaybeden taraf soyadından bir harf eksiltecekti.
Mona Rosa şiiri Sezai Karakoç tarafından Muazzez Akkaya’ya ithafen yazılmıştır. Bunun anlaşılmasının nedeni iste şiirin akrostiş bir şiir olması ve ilk harfler birleştirildiğinde Muazzez Akkayam diye bir ismin çıkmasıdır. Günler geçer ve üniversite biter. Mezuniyet kutlamaları başlar. Sezai Karakoç orada bu şiiri okur. Şiir çok beğenilir ve bir kaç defa daha okunması istenir. Şiir okunduktan kısa bir süre sonra Muazzez Akkaya Sezai Karakoç’un yanına gider ve teklifin hala geçerliyse kabul ediyorum der. Tabi Sezai Karakoç içinde sevgisi kadar gurununu da büyütmüştür. Bu nedenden dolayı hayır cevabını verir. Bu konuşmadan sonra Cemal Süreyya iddiayı kaybettiğini kabul eder ve soyadındaki Süreyya’dan bir “y” harfini eksiltir ve “Süreya” yapar. İşte büyük bir aşk hikayesini barındıran Mona Rosa şiiri…
Mona Rosa
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
SEZAİ KARAKOÇ
Ayrıca Muazzez Akkaya’nın öğrenci olduğu vakitlerde uluslararası yarışmalara katılan bir ping pong şampiyonu olduğu bilinmektedir. Sezai Karakoç’un ”Ping Pong Masası” adlı şiiri de Muazzez Akkaya’ya mı yazıldı sorusunu akıllara getiriyor. İşte Sezai Karakoç’un yazmış olduğu ”Ping Pong Masası” şiiri…
PİNG PONG MASASI
Beyaz iplik sert iplik ve tak tak
Yuvarlak top küçük top ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası
Ben ellerim kesik varla yok arası
Öpüçüğüne eyvallah ve tak tak
Beraber sinemaya … evet … ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası
Öküzün gözü veya dananın kuyruğu
Kadifekale veya Sen nehri
Ha Sezai ha ping-pong masası
Ha ping-pong masası ha boş tüfek
Bir el işareti eyvallah ve tak tak
Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi
Ne kadar güzel ne kadar sıcak
Tak tak tak tak tak tak tak
Hata!
Yorumunuz Çok Kısa, Yorum yapabilmek için en az En az 10 karakter gerekli